Turizmin tarihsel gelişimi dikkate alındığında son 25 yılda benimsenen ekoturizm oldukça genç bir yaklaşım olarak dikkati çekmektedir. Kitlesel turizmin doğal çevre üzerinde artan olumsuz etkileri sebebiyle 1980�li yıllardan itibaren doğaya ve kültürel değerlere saygılı, koruyuculuğu ön plana çıkaran, yeni turizm uygulamaları gündeme gelmiştir.
Alternatif turizm adı verilen yeni yaklaşım; doğa turizmi, kırsal turizm, yeşil turizm ve ekoturizm (ekolojik turizm) adlarıyla ele alınmıştır. 1983 yılında Hector Ceballos Lascuarin tarafından ilk kez anılan �ekoturizm� en çok kabul gören turizm alanı olarak belirmiştir. Başlangıçta ekoturizm tarımsal merkezli yaklaşımla agroturizm adı altında değerlendirilmiştir. Zamanla ekoturizmin bu geleneksel yaklaşımına ek olarak ortaya çıkan �sürdürülebilir ekoturizm� kavramı daha çok kabul görmüştür.
Sürdürülebilir ekoturizm örgütlenme, eğitim ve yerel planlamalara daha çok yer vermekte ve yörelerin kendilerine has turizm ürünlerini ortaya çıkarmasını hedeflemektedir. Yayla turizmi, çiftlik turizmi, botanik turizmi, zooturizm, trekking gibi turizm türleri son yıllarda ekoturizm kapsamında değerlendirilmektedir. Ekoturizmin ekonomik hedeflerinin başında turizm gelirlerini ve pazarını yöresel ve bölgesel bazda tabana yayma yaklaşımı bulunmaktadır. Bu anlamda çevreyi koruyan, yok olan kültürel değerlere destek vererek onların yeniden kazanılmasını sağlayan, koruyucu özellikte, yüzyılın belki de tek alternatif yaklaşımı olmuştur ekoturizm.
Yörelerde turizm amaçlı kooperatifleşme imkanını da oluşturan bu yaklaşım, �2002 Uluslararası Dağlar Yılı Sempozyumu�nda ele alınmıştır. 2002 yılı Dünya Turizm Örgütü tarafından uluslararası ekoturizm yılı olarak ilan edilmiştir.
Turizm olgusunun son yıllarda giderek önem kazanan yaklaşımı eko-turizm ülkemizde, öncelikle dağlar üzerinde gelişme göstermiştir. Doğal ortamın sunduğu imkanları, bölge insanın kültürünü ve tarımsal geleneklerini turizme kazandıran bu turizm türü ülkemizin bir çok yöresinde hızla benimsenmekte ve gelişmektedir. Bu gelişme alanlarından biri Izmir ve Manisa illeri arasında doğal bir sınır oluşturan Bozdağlar�dır. Yüksekliği 2159 m�ye ulaşan Bozdağlar, Ege bölgesinin geniş ve verimli tarım alanlarıyla adeta çepeçevre kuşatılmıştır. Gediz ve Küçük Menderes ovaları arasında, doğu-batı doğrultusunda yaklaşık 170 km uzanan sıradağlar üzerindeki yüksek düzlükler bölgenin yaylaları olarak önem taşımaktadır. Özellikle Gölcük, Subatan, Elmabağı, Bozdağ, Çamyayla, Başova, Ayvacık, Gündalan, Küçük ve Büyük Çavdar yaylaları ekoturizm için uygun mekanlar olarak gün geçtikçe önem kazanan alanlardır.
Kıyı Ege bölümünün en görkemli dağı olan Bozdağlar, tarih öncesi çağlardan günümüze bir çok kültüre nimetlerini sunmuş, bir çok efsaneye ve mitolojik kahramana ev sahipliği yapmıştır. Gediz ve Küçük Menderes havzaları arasında hem doğal bir engel, hem de stratejik bir geçit olan Bozdağlar, eski çağlardan beri insanların ilgisini çekmiştir. Bozdağlar üzerindeki yaylaların Efes antik kentinden Sart�a ulaşımda kullanıldığı bilinmektedir. Yaylalar ve çevresi arkeolojik ve kültürel birikimiyle ekoturizm için uygun mekanlar olarak görülmektedir. Ekoturizm, dağ turizmi ve kış turizmi için uygun mekanlar sunan Bozdağlar platosunda yıllık ortalama sıcaklık 11°C civarındadır. Ocak ayı ortalaması 1°C�ın altında gerçekleşirken, kış aylarında kar yağışlı günlerin sayısı 5-13 arasında değişmekte ve kış sporları için uygun koşullar taşımaktadır. Temmuz ayı sıcaklık ortalaması 19°C olan yaylalar, yaz aylarında çevresindeki Gediz ve Küçük menderes ovalarından çok daha serin coğrafi ortamlardır.
Bozdağlar üzerindeki yaylaların en büyüğü Gölcük yaylasıdır. Yayla, içinde bulunan yaklaşık 1 km² lik alüvyon set gölü ile turistik açıdan önemlidir. Göl çevresindeki düzlükler ve gerisindeki orman dokusu eko-turizm için uygun alanlardır. Günümüzde göl ve çevresi önemli bir rekreasyon-piknik alanıdır. Ödemiş ve Salihli�den hatta Izmir�den gelen günübirlikçiler yaylaya ulaşmaktadır. Gölü ziyaret edenler balık avlama ve sandal gezileri için ideal bir atmosferi solumaktadırlar. Yaylada turistleri ağırlayabilecek nitelikte otel ve pansiyonlar bulunmaktadır. Yaz aylarındaki serin havasının ve yeşilin tonlarının insanı derinden etkilediği büyüleyici bir coğrafi ortamdır Gölcük.
Bozdağ ve Elmabağı yaylaları yamaçlarındaki gür ormanları, zengin florası, su kaynakları ve sıcaklığın yaz aylarında 20-24°C�lerde gerçekleştiği serin atmosferi ile eşsiz bir doğaya sahiptir. Bozdağ yaylasının doğusunda 2159 metreye kadar yükselen Bozdağ zirvesi kış sporları için uygun bir alan oluşturmaktadır. Kışın beyaz bir örtü giyen Bozdağ�dan Gündalan yaylasına oradan da Büyük Çavdar yaylasına ulaşıldığında, 1500 metreden zirveye kadar uzanan bir telesiyej ve kayak pistleri dikkati çekmektedir. Yayladaki otel ile Bozdağ köyündeki otel ve pansiyonlar konaklama için uygun yerlerdir. Zirveye ulaşıp, Bozdağların çevresinde alabildiğince uzanan manzaraya dalıp gitmek çok etkileyicidir.
Bozdağlar üzerindeki diğer bir yayla Subatan�dır. Adı, içinde bulunan küçük ölçekli bir düdenden gelmektedir. Bu yaylaya komşu olan Çamyayla, Artıcak, Ayrıcak, Başova yaylaları gür ormanları, buz gibi suları ve tertemiz atmosferi ile uygun rekreasyon alanları olarak keşfedilmeyi beklemektedir.
Bozdağlar üzerindeki tüm yaylalara yol ulaşmaktadır. Bunun yanında doğal ortamın korunmuş olması, ekoturizm için uygun ortamı, yaz aylarında çevresindeki ova ve kıyı alanlarına göre oldukça serin oluşu önemli özellikleridir. Bu özellikleriyle Bozdağlar ve yaylaları, Izmir ili ve çevresi için en geniş alanlı rekreasyon ve ekoturizm alanı olarak belirmektedir.
Son yirmi yıl içinde rekreasyonel (günübirlik) faaliyetlerin gelişmesi, Izmir�e yakınlığının bir avantaj olması nedeniyle, özellikle Gölcük, Bozdağ, Kayak Merkezi ve Büyük Çavdar çukurlukları, hızla tanınmakta ve geleceğin önemli �ekoturizm� sahaları olma yolunda gelişmektedir